Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bir ölüm Tefekkürü!!!...(okuyun)

Aşağa gitmek

Bir ölüm Tefekkürü!!!...(okuyun) Empty Bir ölüm Tefekkürü!!!...(okuyun)

Mesaj tarafından kosovali Çarş. Ocak 13, 2010 5:01 pm

Bir ölüm Tefekkürü!!!...

Mutlaka bir cenazeye gitmisinizdir.
Ve o cenazede tabut ve tabutun üstünde bir yesil örtü görmüsünüzdür.
O yesil örtünün üzerinde sirma ile yazili bir ayet vardir.
Kuran kesinlikle "öleceksiniz" demez, ölümü "tadacaksiniz der; kisi ölümü tattigi anda ölmüs oldugunu fark etmez.
Kisi kendi bedenini yikayani ve çevresindekileri görür, bilir, tanir.


Kendi cenaze namazini kilanlari, tabutun içinde ve üstü örtülü olmasina
ragmen görür, bilir ve tanir.
Mezardan uzaklasanlarin ayak seslerini isitir. Sonra kabrin çindeyken iki
melek gelir.
Münker, Nekir adlariyla, maruf.
Ve ona bazi sualler sorar.
O suallerinde cevabini verir.Bir yerde bir koltukta oturuyorsunuz,
çevrenizde de insanlar var.
O anda elinizi kaldirmak istiyorsunuz, kaldiramiyorsunuz.
Bir sey söylemek istiyorsunuz sesiniz çikmiyor, bir anda panige
düsüyorsunuz.
Dikkat edin.
Akliniz, suurunuz, idrakiniz, bütün duyulariniz yerinde, disarida olup
bitenleri görüyorsunuz.

Fakat beden bir anda yigilip kalmis. "Ölülerinizin yaninda haykirip, bagirip, çagirmayin onlara eziyet edersiniz"
çünkü; o zaten ölü degil!!
Derken aliyorlar bedeni koltugun üstüne uzatiyorlar, törelerine göre
getirip üstüne bir biçak, bir çatal bir seyler koyuyorlar.
Siz orda çevrenizde aglasanlari seyredip duruyorsunuz.
Sonra aliyorlar sizi, götürüyorlar bir hamama sicak bir yere, üstünüze
sulari döküyorlar, sizi evirip çeviriyorlar, siz ne kadar ugrasirsaniz ugrasin, disariyla iletisim kurmaya
"Ben yasiyorum!" demeye diyemiyorsunuz.
Ama sizi yikayanlari görüyorsunuz, biliyorsunuz, taniyorsunuz.

Taniyorsunuz ama maddi dünyasiyla baginiz kopmus.
Param diyorsunuz, isim diyorsunuz, koltugum diyorsunuz, anam, karim,
çocugum diyorsunuz hiç!
Bunlarin hiçbiri size ulasamiyor. Ve bunlara dokunamiyorsunuz.
Ölümü tatma anindaki olaylarin bazi ana noktalarini vurgular.
Öyleyse ölüm denen olayin ne oldugunu bir an için hatirlayalim.
Söyle anlatayim size ölümü;
Daha sonra sizi aliyorlar beyaz bir kefene sariyorlar, tahta bir sandigin
içine koyuyorlar, üstünüzü kapatiyorlar ama o tahta sizin görüsünüze mani
olmuyor, disarida olanlari seyrediyorsunuz.
Gözleri yasli, hüzünlü insanlari görüyorsunuz.

Sonra götürüyorlar bir musalla tasina koyuyorlar.
Hüzünlü an, çevrenizde agliyorlar, haykiriyorlar.
Gözü yasli kariniz, kocaniz, çocugunuz, ananiz, babaniz, arkadaslariniz
Ve siz bunlari da seyrediyorsunuz...
Sonra sizi aliyorlar bir mezarin yanina getiriyorlar.
Koyuyorlar topragin üzerine, mezar kaziliyor çevrenizde hüzünlü
insanlari görebiliyorsun.
Iste o anda hayatinizin en büyük panigi basliyor. Yasaminizin en
büyük panigini o anda yasiyorsunuz.
Çünkü akliniz, suurunuz, idrakiniz, bütün duygulariniz sizinle beraber, yani siz o anda yasiyorsunuz,
fakat bedeni içinde bir örtüde ve o mezarin içine konacaginizi, üstünüze topragin
atilacagini, ve orada hapis kalacaginizi, görüp hissediyorsunuz.

Hz. Ömer(r.a) soruyor; Ya Resul! Ben mezara kondugum zaman su andaki aklim, idrakim, duygularim, suurum, aynen muhafaza olacak mi?
Evet, Ya Ömer! Aynen su andaki aklin, idrakin, duygularinla var olacaksin.
Evet. Kisi o mezara gömülme aninda hayatinin en büyük panigini yasiyor.
Diri diri topraga gömülüyor Ve sizi en sevdiklerinizin elleriyle
topraga alip o mezarin içine koyuyorlar, üstünüze topragi atmaya
basliyorlar.
Tahtalar konuluyor veya beton taslar konuluyor, disariyla ilginiz
kesiliyor.

Ama disaridaki sesleri duyuyorsunuz, topragin içinde canli canli hapis
kaldiginizi hissediyorsunuz.
Evet bedende bir olay yok o ana kadar ama, siz o topragin içinde
canli canli hapissiniz.
Bagirmak, haykirmak istiyorsunuz;
Beni buraya birakmayin! beni buraya koymayin!, ben yasiyorum!, canliyim!,
diriyim! Ben de sizin kadar suurluyum!
AMA ILETISIM YOK!...
Bunlara ulasamiyorsunuz ve sizi oraya birakiyorlar,
üstünüze topragi kapatiyorlar, isik kayboluyor, kapkaranlik bir mezarin
içinde tek basinasiniz...
Peygamberimiz(s.a.s) s öyle diyor:" Kisi kabre kondugu zaman o panik içinde
öyle bir haykirisla
haykirir ki; feryadi arsa kadar yükselir. Fakat ne yazik ki insan kulagi o
haykirisi isitemez."
Iste o panik aninda düsünüyorsunuz ki, size dünyada iken söylenen;
ölmek yok!
Hayat devam ediyor!
Öbür hayata kendini hazirlamazsan pisman olursun! Ikazlari gelmisti,
ulasmisti fakat bunlari kaa'le almamistin. Artik mezardan geri dönüs yok.
Bitiyor, her sey son buluyor.
Ve orada gerçekten iki melek geliyor, size bazi sualler soruyor.

Siz o panik halinizle ne derece cevap verebiliyorsunuz, size ait olan bir olay..
Sonra aradan zaman geçiyor, mezarin içinde yilan, çiyan, köstebek, fare
kenarlardan çikiyor geliyor sizin kasinizi, gözünüzü, yanaginizi, agzinizi,
burnunuzu, karninizi, bagirsaklarinizi yemeye basliyor.
Ve siz mezarda kendi yenisi, bu hayvanlar tarafindan parçalanisinizi
seyrediyorsunuz, hissediyorsunuz
Evet, fiziki bedeninize olan fiziksel bir azap size ulasmiyor ama kendinizi
kabus görür sekilde düsünün, rüyada, yatakta...

Rüyanizda size gelen baskilari, birtakim hayvanlarin size verdigi zarari
veya bir uçurumdan düsüsünüzü bir biçagin sizi kesisini, bogulmanizi,
gögsünüze birinin oturup bogazinizi sikmasini
düsünün...
O anda fiziksel bir olay yok ama sizin yasadiginiz kabus. Iste mezarda öyle
bir kabusun içine düsüyorsunuz ki, uyanma, geri dönme yolu yok.
Ve böylesine baslayan bir ÖLÜM ÖTESI YASAM!...
Yani siz ölümün ne oldugunu tadiyorsunuz. Tadis sizde bir sey
degistirmiyor.
Herhangi bir seyi tattiginiz zaman nasil suurunuzda, idrakinizde bir
degisme olmuyorsa, sadece o seyin ne oldugunu anliyorsaniz, "ölümü tatmak"
demek bu bedene kumanda edemez hale gelmeniz demek.
Bu bedene kumanda edemez hale geliyorsunuz, iste bu "ölümü tatmak" denen
olay.

Ama yasaminiz devam ederek gidiyor o kabirde...

Size sorsam, bir aynaya baktiginiz zaman ne görüyorsunuz? desem, hemen
vereceginiz cevap su olur. Aynaya baktigim zaman kendimi görürüm. Iste
"aynaya baktigim zaman kendimi görürüm" cevabiniz Peygamberi, Kuran’i ve
ölüm ötesi yasami inkardan baska bir sey degildir! Eger gördügünüz aynada,
sizin ben dediginiz, kendim dediginiz yapi ise bu beden belli bir seneler
sonra toprak altinda çürüyüp yok olacak ve bu hesaba göre sizinde yok
olmaniz
gerekecektir.
Ama siz toprak altinda Peygamberin bildirdigi bir sekilde yasayacaksiniz.

Bu beden çürüyüp yok olmasina ragmen demek ki aynada ben dediginiz, kendim
dediginiz seyi görmüyorsunuz. Siz bir beden görüyorsunuz.
Sokakta bir araba görüyorsunuz, yaklasiyorsunuz camatikliyorsunuz, cam
açiliyor içerde bir adam, direksiyona yapismis "Kimsin sen?" diyorsun. "Ben
1956 modeli Chevrolet 'im " diyor.
Adama bakarsiniz gülersiniz, kafayi üsütmüs zavalli dersiniz. "Sen
Chevrolet degilsin kardesim, sen insansin, arabanin direksiyonunda
oturuyorsun, bir süre sonra da direksiyondan kalkip arabadan çikarsin! "
dersiniz. Adam size "Hayir öyle sey yok, herkes bana böyle dedi, herkes de
bana böyle diyor, ben otomobilim" cevabini
veriyorsa artik siz ona daha fazla bir sey söylemezsiniz. "Zavalli,

Allah selamet versin" der, geçersiniz.
Iste bugün birtakim insanlar, ben 56 dogumlu bilmem kimim, ben 48 dogumlu
bilmem kimim, ben 34 dogumlu bilmem kimim diyorsa o 56 model Chevrolet'im
diyen soförden farki yoktur.
Siz belli bir süre için bu bedenle birlikte var olan, fakat bir süre sonra
bu bedeni terk edip, bedensiz olarak yasamaya devam edecek bir varliksiniz.
Iste din dedigimiz olgu buradan ileri geliyor, su anda her ne kadar bu
nedenle bu madde dünyasinda yer aliyorsaniz da, belli bir süre sonra, bu
madde dünyasiyla tüm iliskiniz kesilecek, paraniz, koltugunuz, kariniz,
kocaniz, çolugunuz - çocugunuz, ananiz,
babaniz v.s tümü geride kalacak, tek basiniza yepyeni bir hayata
geçeceksiniz.

Eger o hayatin sartlarina göre kendinizi hazirlayamadiysaniz, hazirlama
geregi duymadiysaniz, siz ne olursa olsun o ortamda çok büyük bir
sikintiya, azaba düseceksiniz.
Er geç denize düsecek olan insan yüzme ögrenmek mecburiyetindedir.
Yüzmeyi ögrenmediyse, o denizin içinde bogulur. Bunun baska yolu yoktur.
Ben dünyada böyle bir insandim, söyle bir insandim, sunu yaptim, bunu
yaptim.
Sen dünyada nasil bir insan olursan ol, eger yüzmeyi ögrenmediysen, denize
düsünce bogulursun.
Sen eger gidecegin ölüm ötesi aleme gereken bir biçimde
hazirlanmadiysan, o alemde yer alacak olan ruh bedenini gerektigi bir
biçimde, gereken enerjiyle güçlenmediysen, ne olursan ol o alemin
bataginda;

B-O-G-U-L-U-R-S-U-N
E canim ben Peygambere inaniyorum,Allah'a inaniyorum ama gerektigi gibi

hazirlanamiyorum.
Lütfen Aldatmayalim kendimizi, mantigimizi çalistiralim, beyni çalistiralim
gerçekçi düsünelim.
Halimizi gemideki adama benzemesin.
Peygamber sana diyor ki;"Eger benim dediklerimi anlayip idrak edemiyorsan,
bana hiç olmazsa inan, ölüm ötesinde böyle bir yasam var, o yasamin
sartlarina göre tedbir alarak kendini kurtar.
Sen diyorsun ki;"Ben sana inaniyorum"

Sonra bildigin gibi yasiyorsun.

Peygambere inanmaktan gaye, Peygamberin dedigini anlayip idrak etmek ve o
bildirdigi tehlikeye karsi gereken tedbirleri almaktir. en ona gerektigi
gibi kulak vermiyor, dediklerini anlamiyor, gereken tedbirleri almiyorsan,
ne kadar" inaniyorum, onu çok seviyorum" dersen de, o gittigin ortamda
içine düsecegin azaptan kendini kurtaramazsin.
Ona inanmaktan murat, onun önerdigi bir biçimde gereken tedbirleri
almaktir.
Peygamberin senin inanmana ihtiyaci yok ki...Sen ya gelecegi idrak edip,
gereken tedbiri alarak kendini kurtaracaksin veyahut ta es geçeceksin.
Gittigin ortama gereken bir biçimde hazirlanmadigin içinde mahvolacaksin!
Diri diri kabre gömülüp, orada canli canli o azabi çekeceksin seneler ve
seneler boyu.

Bulundugun yerden bir baska yere 1-2 haftaligina gezmeye gitmeye kalkiyorsun, 6 ay evvelinden hazirlik yapiyorsun, oranin sartlarini ögreniyorsun, ne götüreyim,
ne getireyim, yanima ne alayim,
orda nerede kalayim diye onu arastiriyorsun.
Ömür boyu, sonsuz yasayacagin bir ortama gideceksin bir daha geri dönüs yok,
oranin sartlarini arastirma geregi duymuyorsun.
Ondan sonra akilliyim diye geçiniyorsun. Bu mu aklin...
Hazirlanma kabul ama evvela oranin ne oldugunu ögren ondansonra hazirlanma,
bilmedigin bir seye nasil tedbir alirsin veya nasil tedbir almama geregini duyarsin.
Senin garanti senedin mi var, su kadar sene yasayacagina dair?
Bir damarindaki tikanma, bir kalp krizi, bir beyin kanamasi senin bir anda
kaç yasinda olursan ol hayatinin sonudur.

O andan itibaren sana ne karin, ne paran, ne kocan, ne anan, ne baban, ne bir baskasi fayda edecek.
Peki, o ölüm denen olayla birlikte baslayacak olan ölüm ötesi yasama hazirlanmadiysan seni kim kurtaracak,
ne kurtaracak.Allah kerim canim,
yukarida Allah var canim nasil olsa kurtarir deyip
kendimizi aldatmayalim. Lütfen birakalim bu sonsuz aldatmacayi...
Yoksa vay halimize........

alıntı

kosovali

Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 28/01/09
Yaş : 60
Nerden : kosova-prizren

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz