Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BİR KIYMETLİ YAPRAK

3 posters

Aşağa gitmek

BİR KIYMETLİ YAPRAK Empty BİR KIYMETLİ YAPRAK

Mesaj tarafından *derya*, Çarş. Nis. 08, 2009 10:37 am

Yaşlı kadın, defalarca çalan zili zor duymuş, kapıdaki kişiyi daha fazla bekletmemek için bir elini beline koyarak titreyen dizleriyle adımlarını kapıya doğru atmaya başlamıştı.Sadece şu koca salonu ve uzun holü boydan boya yürümek bile artık kendisine zor geliyor, her kapıyı açışında kilometrelerce yol yürümüş kadar yorgun düşüyordu yaşlı bedeni.Mesafe her yıl daha mı uzuyordu yoksa Yaprak Nine’ye mi öyle geliyordu, bilemiyordu.Titreyen elleriyle uzanıp kapıyı açtı.Gözlüğünü eliyle arkaya iterek gelen şahsa baktı.

Karşısında kendinden daha da yaşlı bir kadın duruyordu.Tanımıyordu.Sırtındaki kahverengi şal kapıdaki kadının hayli çıkmış kamburunu kapatmaya yetmemişti.Uzun bir bakıştan sonra artık zor aldığı nefesiyle sordu:

“Buyurun, kimi arzulamıştınız?”

Yaşlı misafir, bir tel siyah saçı bile kalmamış saçlarını eliyle arkaya doğru hafifçe yerleştirerek, gözünü Yaprak Nine’den ayırmadan gülümsedi:

“Yaprak, beni tanımadın mı ayol, benim ben...Kıymet!”

Kapıdaki misafirin takma dişleri her kelimesinde birbirine çarpıyor, yere düşmüş kaşık gibi bir ses çıkarıyordu.Konuşmasına Yaprak Nine’nin şaşkın bakışları altında devam etti:

“Ben seni kapıyı açar açmaz tanıdım..Bir de arkadaş olacaksın...İçeri girsem iyi olacak.Zira ayakta çok duramıyorum artık, malum...”

Yaprak Nine, kadın konuşurken kulağını ona doğru iyice çevirmişti.Kulakları eskisi kadar iyi duymuyordu artık.Kıymet’in adını duyar duymaz parlayan gözleri belki de uzun yıllar hiç kimseyi gördüğüne bu kadar sevinmediğini belli eder gibiydi.

Titreyen elleriyle içeriyi gösterirken heyecanlandığını belli eden sesiyle cevap verdi:

“Geldin ha!Ben ölmeden geldin ha!”

Gözleri doluvermişti.Böylesine bir kavuşmayı kim bilir kaç yıldır bekliyordu bilmeden.Onu bir kez daha görmeyi tam kırk sekiz yıldır öylesine arzulamıştı ki...Ne yazık ki hayat şartları buna el vermemiş, dünya meşakkati ikisini birbirinden yıllar önce koparmıştı.Misafirini içeriye alıp baş köşeye oturttu.Sıkı sıkı sarıldı.İnanamıyordu hâlâ.Kıymet, gelmişti.Evet , gelmişti.

İkisi de uzun süre birbirlerine konuşamadan bakarak eski günlerden birer kalıntı bulmaya çalıştılar.Yoktu.Gençlik, ikisine de çok uzun yıllar önce veda etmişti bile.

Üniversite yıllarından arkadaşlardı.Aynı yıl sınavı kazanmışlar, aynı şehirde buluşmuşlardı.Kıymet tam bir Adanalı idi.Bütün şivesi, hareketleri düşünceleri bunu ispatlardı o yıllarda.Üniversiteyi kazanabilmek için tam on yıl mücadele etmiş sonunda başarmıştı.

Yaprakla samimi olmaları ilk yıllarının sonlarına doğru başlamış, dört yıl boyunca da aralıksız sürmüştü.Birbirlerinden hiç ayrılmayan, başka arkadaşlara ihtiyaç duymayan bir ikili idiler o zamanlar.Karakterleri her ne kadar çok farklılık gösterse de Kıymet’in olgunluğu ve sabrıyla, Yaprak’ın tavizleri ve alttan almalarıyla sorunlarını kendi aralarında halletmeyi başarabilmişlerdi.Kıymet, kendisinden on yaş küçük olan Yaprak’a zaman zaman arkadaşlıktan çok ablalık, annelik yapmaya çalışıyordu.Bu konuda başarılı da oluyordu.

Yaprak Nine, yaşlı arkadaşı Kıymet’in dizine elini koyup pışpışlayarak konuştu.Kelimeler ağzından öyle cansız, öyle yavaş çıkıyordu ki sanki konuşması ansızın kesilecek gibiydi.Sesi de bedeni kadar yorgundu:

“Ah Kıymet...Hatırlar mısın, ben derslerden kaçmak istedikçe sen beni engellerdin.Bana okulun, okumanın kıymetini anlatmasaydın şu an bu kadar huzurlu ve rahat bir yaşlılık geçiremeyecektim.İyi ki benim arkadaşımdın, iyi ki seninle karşılaştım...”

Kıymet, dinlerken elini kalbine götürdü.Yüzünde bir acı ifadesi belirdi.Kalbinden rahatsızdı.Konuşmaya kendisi devam etmek için ağzını açtığında Yaprak Nine de başını ona doğru biraz daha yasladı, bütün konuştuklarını duymak istiyordu çünkü artık eskisi kadar saatlerce konuşacak derman ikisinde de yoktu.

“Hele sen dostum...Herkesten büyüğüm diye kimsenin benimle arkadaş olmak istemediği bir ortamda benimle dost oldun.Sen olmasan belki bin bir zorlukla kazandığım okulu bile bırakırdım o yıllarda.Yalnızlıktan bunalıma girmek üzereydim, o gün bana vize çıkışında ‘Nasıl geçti sınavınız?’ diye sormasaydın… Bilirsin, gezmek, eğlenmek bana göre değildi, belki de bu yüzden hiç arkadaş edinemezdim...”

Yaprak elbisesinin ceplerine ellerini koydu.Üşümüştü.Eskiden balık etli olmaktan şikayet ederken şimdi bir deri bir kemik kalmıştı bedeni.Yaşlılık ne kötü bir meziyetti.Onu böylesine üşüten yaşlılık mıydı yoksa artık sık sık aklına gelen ölüm korkusu mu bunu kendisi de bilmiyordu.

Kıymet, konuşmasına devam ederken bir eliyle de gözlerinin nemini siliyordu.O günleri yâd etmek sanki sandığından daha fazla duygulandırmıştı onu.Oysa bu görüşme için hayata yenik düşmüş o kalbini kaç aydır hazırlıyordu.

“Senin okula gelmediğin günler her yerde seni arar, herkese seni sorardım. “Yaprak’ı gördünüz mü?” Artık herkes bıkmıştı bu sorumdan.Belki de bizi kıskanıyorlardı bilemiyorum ama hep şunu derlerdi cevaben “Aman, ne kıymetli yaprağın varmış...” Evet, sen benim için kıymetliydin, tek arkadaşım olduğundan değil, tek dostum olduğundan da değil...Bilemiyorum, senden sonra hiçbir arkadaşıma senin kadar ısınamadım işte...Belki de bu yüzden bahçede çekindiğimiz o fotoğrafı yıllarca çantamdan hiç çıkarmadım.Bak göstereyim sana...”

Artık taşımaktan epeyce yıpranmış siyah çantasının fermuarını eliyle bulmaya çalıştı Kıymet.Gözleri iyice zorlanıyordu.Kaç kez gözlük almıştı da bir türlü sahip çıkamamıştı.Elleriyle iyice yokladı çantanın her yanını, tek istediği fermuarın ucunu bulmak, bir an önce o fotoğrafı arkadaşına göstermekti.Eski günleri anımsamak için gelmemiş miydi zaten..

Yaprak nine karnının acıkıp acıkmadığını sordu.Evde yeşil fasulye ile tarhana çorbası vardı.Bir tek ısıtılması yeterliydi.Kıymet çantasının fermuarını açarken artık her istediğini yiyemediğini, doktorunun her şeyi yasakladığını söyledi.Fotoğrafı uzatırken çantasından kullandığı ilaçları da çıkarıp teker teker ne için kullandığını anlattı Yaprak Nine’ye.Yaşlılıkta en çok özlenen şeyin gençlik olduğunu söyledi ardından da.O ise kendisine uzatılan fotoğrafa çoktan dalmış, gözlüklerini ileri geri hareket ettirerek kendilerini görmeye çalışıyordu.Kıymet titreyen eliyle fotoğrafta bir yeri göstermeye çalıştı, parmağı bir türlü istediği yere gitmiyordu.Sonunda pes ederek konuşmaya devam etti:

“Şu arkada oturan kızları gördün mü?Yan sınıftaydılar hani...Hatırlarsan onların erkek arkadaşları var, sağlam ayakkabı değiller diyerek konuşmanı bile yasaklamıştım onlarla.Ben de sana ne çok karışmışım değil mi?Kızım gibi korumuş kollamışım seni, belki de bunaltmışım bilmeden....Hatırladın mı kızları?”

“Yok...Hatırlayamadım.Zihnim eskisi kadar berrak değil dostum artık.”

Derin bir iç çekerek fotoğrafı uzattı.Bu yaşlarda bir kadın için kendi durumunun bilincinde olmakta bir marifet olmalıydı.Bunun farkındaydı.

“Olsun, buna da şükür dostum...” diye cevapladı Kıymet. “Çocukların vardı senin, üç taneydi yanılmıyorsam, nerdeler Yaprak?”

Yaprak ellerini ovuşturarak anlatmaya başladı.Arada nefes almakta zorlanıyor kısa aralıklarla dinleniyordu.Yavaş yavaş konuşmaktan kendisi de bezmişti ama başka çaresi yoktu:

“Hepsi evlenip gittiler.Ayda bir uğruyorlar işte.Onlar mutlu ya tek tesellim o benim.Babası bazen gider görür onları ama ben gidemiyorum.Ah şu dizlerim ah...Şu evin içinde zor dolaşıyorum.Emekli olduktan sonra hiçbir yere gitmemekten oldu galiba...”

“Olsun, buna da şükür diyelim...” diye yineledi Kıymet.Bu kez Yaprak Nine sesinde bir acıma, bir çekinme tonuyla sordu sorusunu:

“Hiç evlenmedin değil mi Kıymet?”

“Hayır, sanki bilmiyorsun...Ayol sadece yirmi yıldır görüşemedik seninle.O yıllar içinde de zaten ahım gitmiş vahım kalmıştı benim.Evet, bir mezarlık bekçisi istedi on beş yıl kadar önce ama o da kendine bakıcılık yapmam içindi...Bir evlat edinmiştim, hatırlarsan...O da hayırsız çıktı dostum...”

“Kaygısız mı çıktı?”

Kıymet gülümsedi.Yaprak onun neye gülümsediğini anlamak yerine dişlerine baktı dikkatlice.Dişlerine gözü gibi bakan Kıymet’in dişleri artık yoktu.Her şeyi değişmişti zaten.O eski kara kuru kız Kıymet’in yerine hastalıklardan kilo almış, eli ayağı şişmiş yaşlı bir kadın duruyordu şimdi..

“Hayırsız çıktı, hayırsız...İşini kurduktan sonra hiç yanıma uğramaz oldu.Bana arkadaşlık etsin diye erkek çocuk almamın da faydası olmadı yani.Gerçi kendi evladından da darbeler yiyenleri de gördüm ama...Üvey evlat olunca daha zor oldu sanki..Yaranamadım işte dostum...Hayatta yapayalnız kaldım.Keşke herkese burun kıvırmak yerine iyi kötü bir evlilik yapsaydım diyorum son yirmi yıldır..Yaşlıların yüzü soğuk oluyor derler ya, doğruymuş, konu komşu bile çalmıyor kapımı...Çok kıymetsiz bir Kıymet’im şimdilerde...”

“Aç mısın bir şeyler hazırlayım sana?” diyerek Yaprak sözünü kesti arkadaşının.Sanki onu dinlemiyor gibiydi.Kıymet, acı bir gülümseme ile cevapladı:

“Tokum dedim ya...Beştir soruyorsun...”

“Saat beş mi olmuş?Kuşluğu kaçırdım desene...”

Kıymet cevap vermedi bu kez.Duvardaki saati eliyle işaret etmeyi tercih etti.Yaprak Nine gözlüklerini yerleştirip gözlerini kısarak saate baktı.Son iki yıldır durduğunu bile zor farkediyordu, saatin kaç olduğunu göremeyeceğini biliyordu.Birden başını çevirip kendisini nasıl bulduğunu sordu dostuna.Doğru ya, tam yirmi yıldır hiç haberleşmemişlerdi ki.

Kıymet elini arkadaşının sırtına koyup hafifçe sıvazladı:

“Senin işlerinden bir türlü görüşemedik doğru.Çoluk çocuk sahibi olan kadınlar arkadaşlarını unuturlar zaten.Yirmi yıl sonra hayatımda senin eksikliğini hissettim, merak ettim seni...Yaşadığından bile emin olamadım açıkçası...”

“Eeee...Şehri biliyordun ama...”

“Tek bildiğim emekli olduğundu.Dedim ki bu kız yaşasaydı beni mutlaka arardı, ihmal etmezdi.Ya da iyice bunadı unuttu beni...Son konuştuğumuzda bana torununun öğretmeninin adını söylemiştin.Senin adaşın, benim de soyadımı taşıyor demiştin ya...Arşivden onu buldurdum, sonra da...”

Kıymet, konuşmasını kesti.Bir uğultu geliyordu yanından.Yaprak’a baktı.

Başı yana düşmüş, uyuyordu.Kendi kendine devam etti konuşmasına:

“Bulmak isteyene bu bilgi bile yetiyor dostum...”
*derya*,
*derya*,

Mesaj Sayısı : 109
Kayıt tarihi : 15/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BİR KIYMETLİ YAPRAK Empty Geri: BİR KIYMETLİ YAPRAK

Mesaj tarafından NiL Çarş. Nis. 08, 2009 7:05 pm

Cok Tesekkürler Deryacim gulum

Keske Hepimiz Birer Kiymetli Yaprak Olabilsek....
NiL
NiL
Admin

Mesaj Sayısı : 1639
Kayıt tarihi : 07/10/08
Nerden : Oan'dan

http://www.oanfm.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BİR KIYMETLİ YAPRAK Empty Geri: BİR KIYMETLİ YAPRAK

Mesaj tarafından *derya*, Perş. Nis. 09, 2009 12:39 pm

Evet ne de güzel söyledin ablacım KEŞKE BİZDE BİR KIYMETLİ YAPRAK OLABİLSEK KEŞKE..
*derya*,
*derya*,

Mesaj Sayısı : 109
Kayıt tarihi : 15/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BİR KIYMETLİ YAPRAK Empty Geri: BİR KIYMETLİ YAPRAK

Mesaj tarafından yakamoz Cuma Haz. 12, 2009 9:31 am

Bu güzel paylaşım için teşekkürler.Deryacım
yakamoz
yakamoz
Moderator

Mesaj Sayısı : 1316
Kayıt tarihi : 02/12/08
Nerden : Adapazarı

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz